31 Ekim 2007 Çarşamba

sana

Oysa seni sevebilirdim belki.. Hiç doğmamış olsaydın.. Hiç açmamış olsaydın gözlerini dünyaya; inan.. sevebilirdim belki.. Hala birbirlerine sarılmayı bekleyen spermler ve yumurtalar olsaydın.. Alma şansın olmasaydı annenin gözlerini.. Huyun babana çekemeseydi hiçbi zaman.. Ama çıktın bi kere anne karnından.. Doğdun.. Oysa..
Oysa seni sevebilirdim belki.. Hiç büyümeseydin.. Büyüyemeseydin, çocuk kalsaydın hep.. Pamuk şeker yemeyi sevseydin.. ve Legolarla oynamayı.. hatta hala yürüyemeseydin.. yahut çıkmasaydı dişlerin.. Sadece “dede” diyebilseydin.. Ama “aşk” dedin bi kere.. Büyüdün be çocuk.. Oysa..
Oysa seni sevebilirdim belki.. Hiç çıkmasaydın karşıma.. Asla görmeseydim seni.. Burada değil de kilometrelerce ötede olsaydın.. ya da denizin dibinde.. ya da tepelerinde dağların.. Görmeseydim işte.. Çarpmasaydı kalbim hiç bu kadar hızlı.. Mideme kramplar girmeseydi.. Ama ordaydın.. Tam karşımda.. Oysa..
Oysa seni sevebilirdim belki.. Hiç konuşmasaydın benimle.. Dilini yutsaydın.. Ya da konuşmaya bile değer bulmasaydın beni.. Gecelerimi süslemeseydi o ses, rüyalarımda yankılanmasaydı.. En güzel ses seninki olmasaydı keşke.. Ama çok geç.. Oysa..
Oysa seni sevebilirdim belki.. Hiç tutmasaydın elimi.. Ellerin soğuk olsaydı, buz tutmuş gibi.. Direkt çekseydim elimi irkilerek.. Ya da biçimsiz.. Fazla uzun, aşırı küçük.. Baktığımda midem kalksaydı, beğenmeseydim.. Terleseydi, yapış yapış olsaydı.. iğrenseydim.. Ama tuttun saatlerce.. Oysa..
Oysa seni sevebilirdim belki.. Beni hiç öpmeseydin.. Dudakların ince olsaydı, kaybolsaydı benimkilerde.. Ya da öpüşmeyi bilmeseydin.. Seni bidaha öpmemeye o an karar verseydim.. Hatta öpemeseydin.. Dalga geçerdim seninle, yüzün kızarırdı belki.. Ama beni kendine doğru çektin.. ve.. Oysa..
Oysa seni sevebilirdim belki.. Seni hiç sevmeseydim.. Belki.. Oysa..

21 Ekim 2007 Pazar

türk'lük

17 şehit verdik.. Herkes sokaklara, ellerde Türk bayrakları, sloganlar hep bir ağızdan..
İstiklal Caddesi'nde yürüyemiyorum, üstüme bi kalabalık geliyo.. Ellerinde bayraklar, sloganlar hep bir ağızdan..
Işıklardan karşıya geçemiyorum, arabalar da katılmış bu kalabalığa.. Camlarda bayraklar, sloganlar hep bir ağızdan..
17 şehit verdik..
Ve hepiniz, birden "Türk" oldunuz..
"Türk" olduğunuzu bugün hatırladınız..
Hepsinden önemlisi, "Türk"lük kavramını yarattınız.. Kürtler'in "Kürt" kavramını, Amerikalı'ların "Amerikalı" kavramını yaratması gibi..
Siz ırk yarattınız.. Bunun yüzünden insanlar öldü ve siz sokaklara çıktınız.. Bunun yüzünden Ermeni soykırımına karşsınız..
17 insan.. İnsan.. Öldü insanlar.. Sırf kendinizi saçma kategorilere soktuğunuz için.. Damarınızda dolaşan kırmızı renkli sıvıya bile ırksal bi isim verdiğiniz için.. Çok sevdiğiniz Allah'ınızın yarattığı varlıklara savaş açtınız.. Allah'ınızın kullarına.. Ve bununla övünüyosunuz.. Kürtler'i öldüren askerlerin sırtını sıvazlıyosunuz, Hrant Dink'i öldürenlere yaptığınız gibi..
Siz, insan öldürmeyi marifer sanıyosunuz..
Bu bi kan davası mı? Onların aldığı canları tek tek çıkarmak zorunda mısınız siz? 5 Türk öldü
diye 5 Kürt mü öldürmek zorunda kalıyosunuz, böyle mi rahatlicaksınız?
Allah'ınız hepinizi eşit yarattı.. Neden bi üstünlük kurmaya çalışırsınız boş kavramlarla?
Önce şunu öğrenin: İnsan nedir..

12 Ekim 2007 Cuma

brighter

"So this is how it goes

Well I, I would have never known

And if it ends today

Well I'll still say that you shine brighter than anyone.."

Şarkının sözleri kafasında tekrarlanıyordu, elleri kulaklığa gidemiyordu bir türlü.. Oysa dinlememeliydi bu şarkıyı, bu sözler gibi hissetmemeliydi.. İçinden kopup gitmemeliydi birşeyler, istemedikleri hiç bir zaman kopup gitmezken..

Gözlerine inen perde onun yüzüyle kaplanmış olmamalıydı..

Hala böyle olmamalıydı..

Gözyaşları bağırırken herşeyin "o"nun suçu olduğunu, elleri kızarmışken "o"na olan kızgınlıklarından, mendiller bile isyan ediyorlarken "o"na..

"Well this is not your fault

But if I'm without you

Then I will feel so small

And if you have to go

Well always know that you shine brighter than anyone does.."

Gitmek kolaydı, kalanı düşünmezdi kimse.. Bölmedeki kalan kadar bile önemleri yoktu "gerçek" kalanların.. Giden için bir önemi yoktu kalanın.. Giden gitmişti, karanlıkla başbaşa bırakmıştı kalanı.. Evet karanlıktı artık orası, aydınlanmıyordu, giden gitmişti çünkü.. Karanlıkla başbaşa bırakmıştı kalanı.. Aydınlığı yarattığı gibi, karanılığı da yarattı giden.. Ve artık giden gitmişti..
Kalanın suçuydu hepsi.. Giden kimdi ki, inanıyordu ona? Birdaha kimseye inanmamaya yemin etmişken.. Yemin etmeyi saçma bulduğu halde, yemin etmişken gerçekten.. Hayatındaki ilk ve tek yeminiyken.. Neden bozmuştu? Giden kimdi ki, güveniyordu ona? Bir daha kimseye güvenemeyeceğine inandırmışken kendini? Giden kimdi ki..
"If you run away now,
Will you come back around?
And if you ran away,I'd still wave goodbye
Watching you shine bright.."
Giden gitmişti.. Ama bu sefer biliyordu, "o" artık yoktu.. "oralar" olmayacaktı, "o sözler" söylenmeyecekti. "o gözler" bakmayacaktı kimseye bir daha inanarak, "o eller" ısınamayacaktı hiçbirşey tarafından. "o aşk" gösterilmeyecekti parmakla. "o kız" anlatamayacaktı herşeyi bir bakışıyla artık. "onlar" anlamayacaklardı..
Kabul etmek daha kolaydı artık, giden gitmişti..
Geride neler bıraktığını umursamayarak gitmişti..
Ama arkasına bile bakmadan giderken, hala parlıyordu.. Yeni karanlıkları aydınlatmak için..

deneme.

Saçma.. Dereceler yan yana dizilip yüzseksen ederken, neden cazip gelir ki bu sana? Kim zorlar seni bir bir saymaya, bir, iki, üç.. Yüzseksen.. Ulaştın sonunda.. Mutlusun, küçük kız çocuklarının seksek oynarken duyduğu mutluluk gibi.. Taşı yüzseksene attın işte, sekiyorsun hızlıca, arkandan kovalayan varmış gibi.. Ama yoktu, bilemezdin, arkana hiç bakmadın ki..
Kaçma.. Hayatın ne bi katil, ne de zorba.. Eskilerin gelmeyecek arkandan bıçakla, emin ol, kurban gitmeyeceksin bir suikaste.. Bu yaptığın olsa olsa intihar..
Kanma.. Mutluluk hücrelerin tek tek ölürken içtiğin zehirle, yenilenen mutluluk hücreleri çıkar onlarda.. Onlar, çekerler seni kendilerine, hayal gerçekler göstererek.. Ama bilmezsin, gerçeklerin hayal gibiyken, hayaller de gerçek gelir..
Yanma.. Geçtiğin karanlık yolları aydınlatan bir mumdan başka bir şey değil.. İşte orda, çimenlerin daha gürleştiği o çizgide, devirecekler mumu üstüne.. Küllerinden yapacaklar yolun geri kalan kısmını, başkaları basacak üstüne.. Hayallere koşup gerçekleri unutan başkaları..
Sanma.. Her şey güzel olmayacak, hiç olmadı ki.. Eskilerinden kurtulacaksın, gelecek bir eskici.. Karşılığında bir şişe su verecek sana, kana kana içeceksin.. Hayaller susatır mutluluğa, ama artık sonun ebedi bir musuzluk.. İçerken o zehri, başın dönecek.. Mutluluk sarhoşluğundandır diyeceksin, mutluluğun senden kopup giderken..
Saçma.. Yanıp giderken ayak uçların, kolların yönelecek son mutluluk tanesine doğru.. Kolların yanarken, son sözlerini söyleyeceksin.. Geriye gözlerin kalacak, yavaş yavaş yanarken o da, bakacak, o bir çift göze.. Hayatında gördüğü en güzel gözlere..